Editör Kurulu Mesajı
Prof.Dr. R. Gökhan ATIŞ
Yayın Kurulu
Hakem Listesi
İçindekiler
Özgün Araştırma
Supin ve pron perkütan nefrolitotomi: obez hastalarda etkinlik ve güvenlik karşılaştırması
Taner Kargı, Mithat Ekşi, Ubeyd Sungur, Osman Özdemir, Serdar Karadağ, İsmail Evren, Ahmet Hacıislamoğlu, Hakan Polat, Feyzi Arda Atar, Alper Bitkin, Ali İhsan Taşçı
Özet
Amaç: Obez hastalarda supin ve pron perkütan nefrolitotomiyi (PNL) etkinlik ve güvenlik açısından karşılaştırmak.
Gereç ve Yöntemler: Ocak 2011 ile Eylül 2020 tarihleri arasında Dünya Sağlık Örgütü (WHO) vücut
kitle indeksi (VKİ) ≥30 kg/m2 sınıflamasına göre 2 cm’den büyük böbrek taşı olan, supin veya pron pozisyonda PNL uygulanan hastalar retrospektif olarak çalışmaya dahil edildi. Demografik özellikler, intraoperatif, postoperatif veriler ile birlikte Modifiye Clavien Derecelendirme Sistemine göre komplikasyonlar listelendi. Hastalar taşsızlık durumu belgelenerek 3 ay boyunca takip edildi.
Bulgular: Toplam 156 obez hastanın 74’üne (%47,4) supin PNL (grup 1) ve 82’sine (%52,6) pron PNL (grup 2) uygulandı. Hemoglobin düşüşü pelvikalisiyel akses sayısı, kan transfüzyonu, hastanede kalış süresi, komplikasyon oranları, taşsızlık durumu açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu (p>0.05). Pelvikalisiyel akses yeri (üst, orta, alt kaliksler) iki grup arasında anlamlı olarak farklıydı (grup 1’de sırasıyla %18,9, %32,4, %42,6, grup 2’de %3,2, %19,3, %77,5) (p<0,001). Ortalama ameliyat süreleri gruplar arasında istatistiksel olarak farklı saptandı (sırasıyla grup 1’de 97,2 ± 18,1 dakika, grup 2’de 119,5 ± 18,9 dakika) (p<0,001).
Sonuç: PNL, hem supin hem de pron pozisyonda uygulanabilen obez hastalarda böbrek taşlarının tedavisinde güvenli ve etkili bir yöntemdir. Hasta karakteristiği göz önünde bulundurularak, supin pozisyonda üst kaliksten erişim de tercih edilebilir. Ek olarak, supin pozisyonun pron pozisyona göre en büyük avantajı daha kısa ameliyat süresine sahip olmasıdır.
Anahtar Kelimeler: perkütan nefrolitotomi, obez, supin, pron
Özgün Araştırma
Üroloji onam formlarının anlaşılırlığının değerlendirilmesi
Ali Erhan Eren, Selim Taş
Özet
Amaç: Bu çalışmada üroloji kliniğinde invaziv işlemler için kullanılan onam formlarının hastalar tarafından anlaşımını araştırdık. Kliniğimizde kullanılan onam formlarını hangi yaş ve eğitim gruplarının kavrayabileceği değerlendirildi.
Gereç ve Yöntemler: Bu araştırmada Ateşman ve Bezirci-Yılmaz tarafından Türkçe için önerilen iki anlaşılırlık formülü kullanılmıştır. Çalışmada 69 ayrı onam formu değerlendirildi.
Bulgular: Onam formları Ateşman anlaşılırlık indeksi kullanılarak değerlendirildikten sonra çalışmada ortalama 62,02 puan elde edilmiştir. Bu değer, 9 ve 10. sınıf eğitim düzeyine sahip bir kişinin metni anlayabileceğini gösterir. Bezirci-Yılmaz indeksi aynı formlar incelendiğinde ortalama 11,13 puan vermiştir. Bu değer, onam formlarının 10 ve 11. sınıf eğitim düzeyine sahip olanlar tarafından anlaşılabileceğini göstermektedir.
Sonuç: Çalışmamızda hastalara operasyon öncesi verilen bilgilendirilmiş onam formlarının hastalar tarafından anlaşılmasında yetersiz kalındığı tespit edilmiştir. Literatürde daha önce yapılan çalışmalarda da benzer bulgular elde edilmiştir. Bilgilendirilmiş onam formları oluşturulurken her ülkenin kendi sağlık okuryazarlığı ve eğitim düzeyi dikkate alınmalıdır.
Anahtar Kelimeler: üroloji onam formları, anlaşılırlık, üroloji
Özgün Araştırma
Mesane kanserinin kas invazyonunu öngörmede vezikal görüntüleme raporlama
ve veri sistemi (VI-RADS) skorlamasının etkinliğinin değerlendirilmesi
Harun Özdemir, Merve Şam Özdemir, Metin Savun, Emin Taha Keskin, Abdülmüttalip Şimşek, Halil Lutfi Canat
Özet
Amaç: Biz bu çalışmada mesane kanserinin kas invazyonunu preoperatif tahmin etmede “Vesical Imaging Reporting and Data System” (VI-RADS) skorlama sisteminin doğruluğunu araştırmayı amaçladık.
Gereç ve Yöntemler: Ağustos 2020 ile Mart 2022 arasında preoperatif mp-MRG çekilen mesane kanserli hastalar çalışmaya dahil edildi. Mesane tümörleri deneyimli bir üroradyolog tarafından VI-RADS skorlama sistemi ile değerlendirildi. VI-RADS skoru, kas invazyonunu belirlemek için postoperatif patoloji ile karşılaştırıldı. VI-RADS ≥3 ve VI-RADS ≥4 kesme noktası için duyarlılık, özgüllük, poizitif öngörü değeri (PÖD), negatif öngörü değeri (NÖD) ve doğruluk hesaplandı.
Bulgular: Toplam 102 hastanın dördünde bening patoloji (Üç hastada sistitis sistika, bir hastada nefrojenik adenom) saptandı. Çalışmaya kalan 98 hasta dahil edildi. 38 hastada kasa invaziv ve 60 hastada ise kasa invaziv olmayan mesane kanseri saptandı. Kas invazyonunu belirlemede VI-RADS skorunun eşik değeri 3 olarak alındığında duyarlılık, özgüllük, PÖD, NÖD ve doğruluğu sırasıyla %92, %85, %94, %80 ve %88 olarak hesaplandı. Bununla beraber VI-RADS skorunun eşik değeri 4 olarak alındığında duyarlılık, özgüllük, PÖD, NÖD değeri ve doğruluğu sırasıyla %82, %95, %89, %91 ve %90 saptandı.
Sonuç: Sonuç olarak mesane mp-MRG, VI-RADS kriterleri eşliğinde VI-RADS eşik değer 3 veya 4’ün kas invaziv mesane kanserinin saptanmasında başarılı bir yöntem olup tanısal performansı artırabilir.
Anahtar Kelimeler: mesane kanseri, ürogenital kanserler, MRG, VI-RADS
Özgün Araştırma
Robot yardımlı radikal prostatektomi sonrasında biyokimyasal rekürrensi predikte eden faktörler: tek merkez deneyimi
Ferhat Yakup Suçeken, Eyüp Veli Küçük
Özet
Amaç: Bu çalışmada uzun takip süresine sahip hastalarda Biyokimyasal Rekürrens (BCR) gelişimini predikte eden faktörleri araştırmayı hedefledik.
Gereç ve Yöntemler: Robot Yardımlı Radikal Prostatektomi (RARP) uygulanan 758 hastanın verileri geriye dönük olarak tarandı. Postoperatif dönemde prostat spesifik antijen (PSA) değerlerinin 0,2 ng/mL ve üzeri saptanması BCR olarak kabul edildi. BCR gelişmeyen grup Grup 1, BCR gelişen grup Grup 2 olarak sınıflandırıldı.
Bulgular: Ortalama yaş iki grup arasında benzerdi. BCR gelişen grupta PSA değerleri anlamlı oranda yüksek izlendi (p<0,001). BCR gelişen grupta biyopsi gleason skoru (GS), risk sınıflaması ve spesmene ait GS oranları anlamlı olarak yüksek izlendi (sırasıyla p=0,02, p<0,001, <0,001). BCR gelişen grupta pozitif cerrahi sınır (PSM), ekstra prostatik yayılım (EPE), seminal vezikül invazyonu (SVI) ve lenf nodu pozitifliği (LNI) oranları anlamlı olarak yüksek izlendi. Çok değişkenli analizlerde; PSA, risk sınıflaması, spesmene ait GS, PSM, SVI ve T evreleri anlamlı parametreler olarak izlendi.
Sonuç: BCR gelişimini predikte eden değerler PSA, risk sınıflaması, spesmene ait GS, PSM, SVI ve T evresidir. Bu konuda ortak kabul gören modellerin yaygınlaşması ile hasta yönetimi ve hasta beklentilerinin optimizasyonunun sağlanabileceği kanaatindeyiz.
Anahtar Kelimeler: robot yardımlı radikal prostatektomi, biyokimyasal rekürrens, prostat kanseri, PSA
Özgün Araştırma
Böbrek naklinde vasküler anastomoz zamanı açısından konvansiyonel portegü ile castroviejo portegünun karşılaştırılması
İsmail Evren, Deniz Noyan Özlü, Mithat Ekşi, Ahmet Faysal Güler, Serdar Karadağ, Hakan Polat, Taner Kargı, Ahmet Hacıislamoğlu, Ferhat Yakup Suçeken
Özet
Amaç: Renal vasküler yapıların anastomoz süresinin uzamaması, sıcak ve soğuk iskeminin potansiyel zararlı etkisini en aza indirmek adına önemlidir. Çalışmamızın amacı, renal transplantasyon esnasında vasküler anastomozda kullanılan portegü tasarımının, anastomoz süresine olan etkisini belirlemektedir.
Gereç ve Yöntemler: Eylül 2011 ve Şubat 2020 tarihleri arasında kliniğimizde yapılan böbrek nakli vakaları retrospektif olarak incelendi. Anastomozlarda kullanılan iki tip portegüye göre hastalar gruplara ayrıldı. Grup 1’de konvansiyonel tipte, Hegar tipi makas tutucusuna sahip Ryder Diadust, düz, 180mm (7”) portegü kullanılmıştır. Grup 2’de, kalem portegü tipinde, Castroviejo Durogrip TC Micro Needle Holder, düz, 215mm (8 ½”) kullanılmıştır. Her iki grup arasında demografik özellikler, vasküler karakteristikler ve vasküler anastomoz süreleri karşılaştırılmıştır.
Bulgular: Toplam 75 hasta çalışmaya dahil edildi. Grup 1’de toplam 39 (52%), Grup 2’de 36 (48%) hasta mevcuttu. Tüm hasta grubunda ortalama arter sayısı 1,2 ± 0,4, ortalama arter çapı 5,3 ± 1,2 mm bulunmuş olup, her iki grup arasında bu değerler arası istatistiksel anlamlı fark yoktu (p=0,196 ve 0,304, sırasıyla). Ortalama arteryal anastomoz süresi Grup 1’de 15 ± 5,1, Grup 2’de 10 ± 3,9 dakikadır. Ortalama venöz anastomoz süreleri ise Grup 1’de 18,4 ± 6,1 ve Grup 2’de 14,7 ± 4 dakikadır. Yapılan istatistiksel analizde Grup 2’de arteryal ve ven anastomoz sürelerinin anlamlı olarak Grup 1’den daha kısa olduğu bulunmuştur (p= 0,038 ve p= 0,020, sırasıyla).
Sonuç: Çalışmamızda, renal transplant esnasında yapılan anastomozda kalem tipi Catroviejo portegü kullanılan grupta renal arterial ve venöz anastomoz sürelerinin anlamlı olarak daha kısa olduğu bulunmuştur.
Anahtar Kelimeler: böbrek nakli, vasküler anastomoz, portegü