
Editör Kurulu Mesajı
Prof.Dr. R. Gökhan ATIŞ
Yayın Kurulu
Hakem Listesi
İçindekiler
Özgün Araştırma
Retrograd İntrarenal Cerrahi’de Maliyeti Düşürmek
Aydemir Asdemir, Abuzer Öztürk, İsmail Emre Ergin, Hüseyin Saygın, Esat Korğalı
Özet
Amaç: Bu çalışmanın amacı, yeniden kullanılan fleksibl üreterorenoskop (URS) (FLEX X2, Karl Storz) ve tek kullanımlık dijital URS (RP-U-C12, Redpine) ile yapılan operasyonların sonuçlarını karşılaştırmak ve klinik performanslarından ödün vermeden retrograd intrarenal cerrahinin daha düşük maliyetli bir yolunu bulmaktır.
Gereç ve Yöntemler: Bir yeniden kullanılan URS ve tek kullanımlık dijital URS’ler ile, operasyon sayıları, süreleri, lazer ve floroskopi süreleri ile operasyonlardaki etkinlikleri incelenmiştir. Tüm operasyonlar, RIRS öğrenme eğrisini tamamlamış aynı cerrah tarafından gerçekleştirilmiştir. Bir yeniden kullanılan URS ile yapılabilecek sayıda hasta grubu ile (her grup için n = 63) çalışma planlanmıştır.
Bulgular: Tek kullanımlık URS’nin klinik uygulaması, yeniden kullanılan URS ile karşılaştırıldığında eşit kalitededir. Çalışmamızda bir FLEX X2 vakasının maliyeti 399 Euro, bir RP-U-C12 vakasının maliyeti ise 51,5 Euro’dur (sadece üreterorenoskop ve sterilizasyon maliyetleri). Bu, tek kullanımlık URS’nin retrograd intrarenal cerrahinin daha düşük maliyetli bir yolu olduğunu göstermektedir.
Sonuç: Şu anki durumda, ülkemizde bir FLEX X2, 41 adet RP-U-C12’ye eşdeğer maliyetlere sahiptir. RP-U-C12’yi bizler gibi yeniden kullanılabilir fleksible URS olarak kullanırsanız, FLEX X2 ile bir vakada harcanan maliyet, RP-U-C12 ile yapılan bir vakadan yaklaşık 8 kat daha fazladır. Bu, RP-U-C12’nin çok daha düşük maliyetli olduğunu göstermektedir. Klinik değerlendirmemiz, tek kullanımlık üreterorenoskopun, çok kullanımlı aletlerle karşılaştırılabilir şekilde oldukça yüksek performans gösterdiğini ortaya koymuştur.
Anahtar Kelimeler: flexible ureterorenoscope, kostefektivite, re-use
Özgün Araştırma
Pediatrik Üreteropelvik Bileşke Darlıklarının Değerlendirilmesinde Görüntüleme Raporlarının Güvenilirliği: Sahadaki Gerçek Veriler
Ali Sezer, Emre Kandemir, Bilge Türedi
Özet
Amaç: Seri ultrasonografi (US) ve nükleer sintigrafi görüntüleme, çoğu üreteropelvik bileşke darlığı (ÜPBD) hastasında karar verme sürecinde yeterli olmaktadır. Kontrastlı kesitsel görüntüleme (KKG), belirsiz endikasyonlar veya ek anatomik anomalilerin varlığında kullanılabilir. Bu çalışmada, pyeloplasti uygulanan ÜPBD hastalarının preoperatif US ve KKG raporlarının etkinliği ve güvenilirliği değerlendirilmiştir.
Gereç ve Yöntemler: Mart 2020 ile 2024 arasında ÜPBD şüphesiyle KKG yapılan ve ardından pyeloplasti operasyonu geçiren 18 yaş altındaki pediatrik hastaların verileri retrospektif olarak incelenmiştir. Hastalar iki gruba ayrılarak, birincil olarak ultrasonografi ve KKG rapor bulguları karşılaştırılmış, ikincil olarak ise çaprazlayan damar basısı (ÇDB) bildirimi açısından ilk ve yeniden değerlendirilen KKG rapor bulguları karşılaştırılmıştır.
Bulgular: Ortalama yaşları 8.1 yıl olan 44 hastanın (23 erkek, 21 kız) verileri incelenmiştir. Ultrason ve KKG raporları karşılaştırıldığında, parankimal kalınlık bilgisi, KKG grubunda US grubuna göre anlamlı derecede daha fazla rapor edilmiştir (KKG: 31 (%70,5), US: 18 (%40,9), p=0,007). İlk KKG raporlarında 10 hastada (%41,6) ÇDB bildirilmiştir. Bir pediatrik ürolog ile iş birliği yapan deneyimli bir radyolog tarafından yapılan yeniden raporlama sonrasında ÇDB, 21 hastada (%87,5) bildirilmiş ve fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p=0,003).
Sonuç: Pediatrik yaş grubunda bazı dezavantajlarına rağmen, KKG’nin özellikle damar anatomisini ortaya koymadaki başarısı göz ardı edilemez. Çalışmamız, ÜPBD olan pediatrik hastalarda ÇDB’nin varlığını araştırmanın, özellikle büyük ve semptomatik çocuklarda önemli olduğunu göstermiştir. KKG sonuçları, deneyimli bir üro-radyolog tarafından değerlendirilmelidir.
Anahtar Kelimeler: kesitsel görüntüleme, piyeloplasti, üreteropelvik bileşke darlığı, ultrason
Özgün Araştırma
Supin Mini Perkütan Nefrolitotomide Pnömatik litotriptör ile Holmium-YAG Lazer Litotriptör Karşılaştırması: Tek Merkez Deneyimi
Cengiz Çanakcı, Orkunt Özkaptan, Erdinç Dinçer, Fatih Bıçaklıoğlu, Oğuz Türkyılmaz, Uğur Yılmaz
Özet
Amaç: Bu çalışmanın amacı supin mini perkütan nefrolitotomide kullanılan litotriptörlerin etkinlik ve güvenilirliklerini karşılaştırmaktır.
Gereç ve Yöntemler: Ocak 2023 ile Haziran 2024 tarihleri arasında 2 cm’den büyük böbrek taşı nedeniyle supin pozisyonda mini perkütan nefrolitotomi uygulanan hastaların tıbbi kayıtları değerlendirildi. Otuzdokuz hasta Ho:YAG lazer litotriptör (LL) ve 54 hasta pnömatik litotriptör (PL) ile ameliyat edildi. Hastaların demografik özellikleri, taş boyutu, taş yoğunluğu, operasyon süresi, taşsızlık oranı, komplikasyon sonuçları karşılaştırıldı.
Bulgular: Ortalama yaş LL grubunda 49,56±13,02 ve PL grubunda 50,20±14,24 idi (p=0,825). Ortalama taş boyutu LL grubunda 3184±2117 mm³ ve PL grubunda 4117±2975 mm³ idi ve sonuçlar gruplar arasında benzerdi (p=0,097). Operasyon süresi LL grubunda PL grubuna göre istatistiksel olarak daha yüksekti (99,8±24,7 dak, 85,7±28,1 dak, sırasıyla). Ameliyat sonrası 3. ayda taşsızlık oranı gruplar arasında benzerdi (LL’de %92, PL’de %87) (p=0,512). Hemoglobin düşüş oranı (1,5±1,1 g/dL (IQR 1,5 g/dL) (LL) vs. 1,6±1,0 g/dL (IQR 1,6 g/dL) (PL), p=0,513) ve genel komplikasyon oranları (sırasıyla %20 vs. %18, p=0,897) gruplarda benzerdi.
Sonuç: Her iki litotriptör de supin perkütan litotomide etkili bir şekilde tercih edilebilir. Balistik litotriptörler, operasyon süresini kısaltma avantajıyla mini-PNL için hala güvenli ve etkili bir seçenektir.
Anahtar Kelimeler: böbrek taşı, taş kırma, lazer, pnömatik, supine perkütan nefrolitotomi
Özgün Araştırma
Mesane Tümörlerinde Transüretral Rezeksiyondan Sonra Kullanılan Kemoterapötik Ajanların Nüks Ve Progresyon Üzerindeki Uzun Vadeli Etkileri
Emre Kıraç, Esat Korğalı, Hüseyin Saygın, Aydemir Asdemir, İsmail Emre Ergin,Abuzer Öztürk, Arslan Fatih Velibeyoğlu, Adem Kır
Özet
Amaç: Erken tek doz kemoterapinin nüks ve progresyonu azaltıcı etkisi olabilmektedir. Çalışmamızda mesane kanseri tanısı almış, erken tek doz kemoterapi almayan ve intravezikal Epirubisin veya Gemcitabin alan kasa invaziv olmayan hastaların nüks ve progresyon açısından karşılaştırılmasını amaçladık.
Gereç ve Yöntemler: Primer non-invaziv mesane kanseri tanısı almış 116 hasta 48 ay (mayıs 2020-haziran 2022) boyunca takip edildi. Mesanenin transüretral rezeksiyonundan sonra hastalar 3 grupta takip edildi: intravezikal epirubisin alanlar, gemcitabin alanlar ve herhangi bir kemoterapi ajanı almayanlar.
Bulgular: Olguların ortalama yaşı 63 idi. Hastalarda yaş ve vücut kitle indeksi arasında istatistiksel olarak fark yoktu. Herhangi bir intravezikal ajan uygulanmayan, Epirubisin, Gemcitabine uygulanan hastalarda sırasıyla %57,1 (n=20), %40 (n=18) ve %41,7 (n=15) (p=0,263) oranında nüks saptandı. Düşük riskli grupta nüks oranları sırasıyla %50, %25, %0 (p=0,177) olarak gözlenirken, progresyon saptanmadı. Orta riskli grupta ise sırasıyla %66,7, %33,3, %42,8 (p=0,378) nüks, %33,3, %22,7, %6,7 (p=0,282) oranında progresyon saptandı. Yüksek riskli grupta ise hastaların sırasıyla %56, %64,2, %56,2’sinde nüks (p=0,866), %8, %14,3, %6,3’ünde (p=0,723) progresyon saptandı. Düşük dereceli grupta sırasıyla %35,7, %42,9, %21,4 nüks (p=0,045) ve %16,6, %12,1 ve %4,3 (p=0,164) progresyon saptandı. Yüksek dereceli grupta sırasıyla %58,8, %50, %69,2 nüks (p=0,982), %5,9, %16,6 ve %7,7 (p=0,581) progresyon belirlendi.
Sonuç: Bu bulgular, intravezikal kemoterapötiklerin nüks ve progresyonu geciktirebileceğini ve/veya önleyebileceğini, bu nedenle erken postoperatif dönemde uygulanması gerektiğini göstermiştir. Gemsitabin yaygın kullanımda olmayıp alternatif olarak iyi bir tercih olduğu görülmüştür.
Anahtar Kelimeler: mesane kanseri, nüks, progresyon, epirubisin, gemcitabine
Özgün Araştırma
Üriner Sistem Taş Hastalığı ile Serum Fetuin-A Glikoproteini Arasındaki İlişki
Abdulmecit Yavuz, Serdar Arısan
Özet
Amaç: Bu çalışmada, sistemik ve lokal bir kalsifikasyon inhibitörü olan Fetuin-A glikoproteini ile üriner sistem taş hastalığı arasındaki ilişki araştırılmıştır.
Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya 63 üriner sistem taş hastası ve 70 sağlıklı kontrol grubu dahil edilmiştir. Serum Fetuin-A seviyeleri ELISA yöntemiyle ölçülmüş ve çeşitli biyokimyasal parametreler analiz edilmiştir. İki grup arasındaki ilişkiyi belirlemek için Pearson korelasyonu kullanıldı ve istatistiksel anlamlılık p<0,05 olarak belirlendi.
Bulgular: Serum Fetuin-A seviyeleri taş hastalarında (503,5 ± 87,6 mg/dL), kontrol grubuna (462,7 ± 101,6 mg/dL) göre hafifçe yüksek bulunmuş ancak istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmamıştır (p>0,05). Taş hastalarının yaş ortalaması 42,87 ± 11 yıl, kontrol grubunun ise 41,6 ± 11,7 yıl idi (p=0,497). Taş hastalarının %65’i erkek, %35’i kadın; kontrol grubunun %66’sı erkek, %34’ü kadın olup cinsiyet dağılımı açısından anlamlı fark bulunmamıştır (p=0,831). Vücut kitle indeksi (VKİ) taş hastalarında 25,3 ± 2,57 kg/m², kontrol grubunda 26,9 ± 3,08 kg/m² olup bu fark da anlamlı değildi (p=0,067). Serum Fetuin-A seviyeleri ile yaş, VKİ veya biyokimyasal belirteçler arasında bir ilişki saptanmamıştır.
Sonuç: Daha önceki bazı çalışmalar Fetuin-A seviyeleri ile üriner sistem taş hastalığı arasında bir ilişki olduğunu öne sürse de, bu çalışmada anlamlı bir ilişki tespit edilmemiştir. Fetuin-A’nın genetik polimorfizmleri üzerinde yapılacak ileri çalışmalar, taş oluşumundaki rolünü daha iyi açıklayabilir.
Anahtar Kelimeler: böbrek taşı, üriner taş, fetuin
Özgün Araştırma
Alt Kutup Böbrek Taşlarının Tedavisinde Tek Kullanımlık ve Tekrar Kullanılabilir Üreteroskopların Sonuçlarının Karşılaştırılması
Adem Tunçekin, Arda Tongal Süleyman Sağır, Yasin Aktaş Erkan Arslan
Özet
Amaç: Böbrek taşı hastalığı, önemli bir sağlık sorunu olup bireylerin yaşam kalitesini büyük ölçüde etkiler. Böbrek taşlarının yaklaşık %30’u alt kutupta yer alır ve bu durum retrograd intrarenal cerrahi sırasında taşlara erişimde zorluklara neden olur. Alt kutup böbrek taşlarının cerrahi tedavisinde tek kullanımlık ve yeniden kullanılabilir üreterorenoskopların etkinliğini ve başarı oranlarını değerlendirmeyi; bu bulgulara dayanarak en iyi seçeneği belirlemeyi amaçladık.
Gereç ve Yöntemler: Çalışmamıza, esnek üreterorenoskopi kullanılarak retrograd intrarenal cerrahi ile tedavi edilen alt kutup böbrek taşı olan hastalar dahil edildi. Hastalar, kullanılan üreterorenoskop tipine göre tek kullanımlık veya yeniden kullanılabilir esnek üreterorenoskop gruplarına ayrıldı. Elde edilen veriler bu iki grup arasında karşılaştırıldı.
Bulgular: Çalışmamıza 34 erkek ve 27 kadın olmak üzere toplam 61 hasta dahil edildi. Tek kullanımlık grupta 34 hasta ve yeniden kullanılabilir grupta ise 27 hasta değerlendirildi. Yeniden kullanılabilir grupta ortanca taş boyutu 78.5 mm² (50.3–127.6) mm², tek kullanımlık grupta ise 125.3 mm² (56.5–201.1) mm² olarak bulundu. Gruplar arasında demografik özellikler, Clavien-Dindo skorları veya postoperatif komplikasyonlar açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark gözlenmedi (p>0,05). Tek kullanımlık grupta kusma, yeniden kullanılabilir gruba göre anlamlı ölçüde daha az sıklıkta gözlendi (p<0,05).
Sonuç: Alt kutup böbrek taşlarının cerrahisinde esnek üreterorenoskoplar yaygın olarak kullanılır. Tek kullanımlık ve yeniden kullanılabilir esnek üreterorenoskoplar arasında seçim yaparken, maliyet ve kullanım kolaylığı dikkate alınmalıdır. Her iki üreterorenoskop tipinin avantajlarını karşılaştırmak ve daha güvenilir sonuçlar elde etmek için daha büyük serilere ve prospektif çalışmalara gereksinim duyulmaktadır.
Anahtar Kelimeler: üreteroskoplar, ürolitiyazis, böbrek taşı
Özgün Araştırma
Penil Protez İmplantasyonunda Lokal Anestezinin Etkinliğinin ve Hasta Toleransının Değerlendirilmesi
Ali Erhan Eren, Baran Arslan, Mücahit Gelmiş, Mehmet Salih Boğa, Ekrem İslamoğlu
Özet
Amaç: Bu çalışmanın amacı, lokal anestezi altında gerçekleştirilen penis protezi implantasyonunun (PPI) etkinliğini, güvenliğini ve hasta toleransını değerlendirmektir. Çalışma, perioperatif ağrı yönetimi, postoperatif iyileşme süreci ve genel hasta memnuniyeti üzerindeki etkilerini araştırmaktadır.
Gereç ve Yöntemler: Bu prospektif çalışmaya, Ocak 2024 ile Aralık 2024 tarihleri arasında lokal anestezi altında PPI uygulanan 26 erkek hasta dahil edildi. Çalışma için etik onay, Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Etik Kurulu’ndan alındı (Karar No: 2/24, Tarih: 30.01.2025). Ağrı şiddeti Görsel Analog Skalası (VAS) kullanılarak değerlendirildi ve intraoperatif parametreler ile hasta stabilitesi takip edildi. Anestezi riski değerlendirmesinde Amerikan Anesteziyologlar Derneği (ASA) sınıflandırma sistemi kullanıldı.
Bulgular: Hastaların ortalama yaşı 67,25 ± 11,48 yıl olup, %75’inde diyabetes mellitus, %62,5’inde hipertansiyon mevcuttu. ASA sınıflandırmasına göre hastaların %46,2’si ASA-II, %53,8’i ASA-III kategorisinde yer aldı. Ortalama intraoperatif VAS skoru 1,8 (hafif ağrı), ortalama postoperatif VAS skoru ise 4,6 (hafif-orta şiddette ağrı) olarak ölçüldü. Hiçbir hastada ek sedasyon gereksinimi ya da genel anesteziye geçiş ihtiyacı oluşmadı. Ayrıca, intraoperatif veya erken postoperatif dönemde ciddi komplikasyon veya protezle ilişkili olumsuz durum gözlenmedi.
Sonuç: Lokal anestezi, penis protezi implantasyonu için güvenilir ve etkili bir alternatif olup, minimal intraoperatif rahatsızlık, sistemik anestezik komplikasyonlardan kaçınma ve avantajlı bir iyileşme süreci sunmaktadır. Daha geniş hasta gruplarında yapılacak ileri çalışmalar, ağrı yönetimi stratejilerinin optimize edilmesi ve uzun dönem fonksiyonel sonuçların değerlendirilmesi açısından gereklidir.
Anahtar Kelimeler: Penis protezi implantasyonu, Lokal anestezi, Erektil disfonksiyon, Ağrı yönetimi, Postoperatif iyileşme
Olgu Sunumu
Perkütan Nefrolitotomi Komplikasyonu Olarak Vena Cavaya Yerleşen Nefrostomi Tüpü: Bir Vaka Sunumu
Abdullah Gölbaşı, İbrahim Yay, Eren Cengiz, Hüseyin Biçer, Burak Elmaağaç, Onur Demirbaş, Mert Ali Karadağ
Özet
Perkütan nefrolitotomi (PNL), böbrek taşlarının çıkarılması için önemli bir yaklaşımdır. Perkütan nefrostomi drenaj tüpü yerleştirilmesi, PNL ameliyatı sonrası ekstravazasyonu önlemek ve hemostazı sağlama amacıyla yapılır. Bu vakada da tek taraflı PNL ameliyatı sonrasında hemostaz sağlama amacıyla takılan inferior vena kavaya uzanan nefrostomi tüpünün başarılı şekilde konservatif olarak çekilmesini bildireceğiz. Bizim vakamızda olduğu gibi bazen, kateter böbrek parankimini perfore edebilir ve renal vene hatta vena kavaya kadar uzanabilir. Vakamızda nefrostomi tüpü inferior vena cava (İVC) içerisinde yer almaktaydı. Kontrol altına alamadığımız olası masif kanama durumunda Kalp Damar Cerrahisi-Girişimsel Radyoloji ekibinin de bulunduğu vakada floroskopi altında katater çekilmesi uygulandı. Hastanın takiplerinde bir sıkıntı izlenmedi ve başarıyla taburcu edildi.
Anahtar Kelimeler: perkütan nefrolitotomi, böbrek taşı, nefrostomi tüpü, vena cava inferior