
Editör Kurulu Mesajı
Prof.Dr. R. Gökhan ATIŞ
Yayın Kurulu
Hakem Listesi
İçindekiler
Özgün Araştırma
Lokal Anestezi ile Üreteral JJ Stent Çekilme Yöntemlerinin Erkek Hastalarda Ağrı Şiddeti Üzerine Etkisi
Emre Hepşen, İsmail Emre Ergin
Özet
Amaç: Üreteral stentler, özellikle üreter taşlarının tedavisinde yaygın olarak kullanılmakta olup, operasyonda belirli bir süre sonra endoskopik yöntemle çıkarılmaktadır. Özellikle erkek hastalarda lokal anestezi ile çıkarılması ağrıya neden olabilmektedir. Genellikle rigid sistoskop kullanılmakta olup hastanın daha az ağrı duyması için daha ince ve esnek endoskopik aletlerin kullanımı alternatif olarak görülmektedir. Bu çalışmada, üreteral çift-J stent çıkarımında rigid sistoskop ile semirigid üreterorenoskop (URS) kullanımının ağrı açısından karşılaştırılması hedeflenmektedir. Gereç ve
Yöntemler: Çalışmamıza tek taraflı endoskopik üreter taş tedavisi sonrası üreteral çift-J stent yerleştirilen hastalar dahil edildi. Hastalar stent çekimlerinin rigit sistoskop ile veya semirigid URS ile olması durumuna göre Sistoskopi ve URS grubu olarak ikiye ayrıldı. Tüm stent çekimleri aynı cerrah tarafından gerçekleştirildi. Üreteral stent çıkarıldıktan hemen sonra, işlemi yapan doktor tarafından görsel analog skala (VAS) ağrı skoru değerlendirildi ve kaydedildi.
Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 120 hastanın, 57’si (%47,5) sistoskopi (grup 1), 63’ü (%52,5) URS (grup 2) gruplarını oluşturdu. Gruplar arasında stentin tarafı (p = 0,47) ve yaş ortalaması (p = 0,16) açısından anlamlı fark yoktu. Ancak, grup 1’in VAS skoru (3,6 ± 1,7), grup 2’ye (1,9 ± 0,8) göre anlamlı derecede yüksekti (’p<0,001).
Sonuç: Erkek üretrası uzun ve karmaşık bir yapıya sahip olduğundan, lokal anestezi ile üreteral stent çıkarımında erkekler, kadınlara göre daha fazla ağrı hissedebilir. Çalışmamızda, semirigid URS kullanımının rigid sistoskopa göre daha az ağrıya yol açtığı görüldü. Flexible sistoskoplar yüksek maliyet ve dayanıklılık sorunları nedeniyle yaygın kullanılmazken, semirigid URS daha uygun bir alternatif olarak öne çıkmaktadır. Çalışmamızın tek merkezli ve küçük örneklemli olması, daha geniş çaplı araştırmalara ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir. Genel olarak, erkek hastalarda semirigid URS’nin, rigid sistoskopa göre daha az ağrıya neden olduğu ve bu cihazın daha iyi tolere edildiği sonucuna varılmıştır.
Anahtar Kelimeler: lokal anestezi, stent çekimi, üreter taşı, vas skoru
Özgün Araştırma
Unutulmuş Üreteral Stentleri Etkileyen Faktörler
Çağrı Coşkun, Uğur Aydın, Kayhan Tarım, Engin Dereköylü
Özet
Amaç: Üreteral double-j (DJ) stentler ürolojide sıklıkla kullanılır. Gecikmiş veya unutulmuş DJ stentler birçok komplikasyonla ilişkilidir. Bu çalışmada unutulmuş DJ stentli hastaların stent unutma süresini etkileyen faktörler incelenecektir.
Gereç ve Yöntemler: Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Bilimsel Araştırmalar Etik Kurulunca incelenmiş olup, 27.03.2025 tarih ve 108 sayılı karar ile onaylanmıştır. Türkiye’de perifer bir üçüncü basamak merkez olan Ağrı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Ocak 2017 ile Aralık 2024 arasında DJ stent kalma süresi 6 aydan uzun olan 12 hastanın verileri incelendi. Ortanca stent kalma süresine göre iki grup oluşturuldu: kısa süreli (grup 1) ve uzun süreli (grup 2). Hastaların yaşı, cinsiyeti, DJ stent yerleştirme endikasyonu, ek endoürolojik prosedür ihtiyacı ve süresi, tekrar stentleme oranları ve hastaneye olan mesafeleri karşılaştırıldı.
Bulgular: Cinsiyet, stent yerleştirme endikasyonu, ek endoürolojik prosedürler ve ek endoürolojik prosedürlerden sonra tekrar stentleme oranları açısından iki grup arasında fark yoktu. Grup 1’de ortalama yaş 43,5 yıl (SD: 11) ve grup 2’de 61,3 yıl (SD: 9,5) idi (p: 0,012). Ortanca ek endoürolojik prosedür süresi grup 1’de 37,5 dakika (IQR: 27,5-40) ve grup 2’de 67,5 dakika (IQR: 52,5-87,5) idi (p = 0,005). Hastaneye olan ortanca uzaklık grup 1’de 38,5 kilometre (IQR: 19,25- 77,75) ve grup 2’de 85,5 kilometre (IQR: 75,75-91,5) idi (p = 0,037).
Sonuçlar: Çalışmamızda DJ stentleri daha uzun süre unutulan hastaların daha yaşlı olduğu ve hastaneye daha uzak bir merkezde ikamet ettiği sonucuna varılmıştır. Özellikle bu hasta grubunda dikkatli olmak faydalı olacaktır.
Anahtar Kelimeler: enkrustasyon, unutulmuş üreteral stent, uzaklık
Özgün Araştırma
Lokalize Renal Hücreli Karsinomu Olan Hastalarda Psoas Kas İndeksi ve İskelet Kas İndeksine Dayalı Kas Kütlesinin Nüks ve Mortalite Riski ile İlişkisi: Kapsamlı Bir Retrospektif
Yusuf Arıkan, Deniz Noyan Özlü, Büşra Emir, Hakan Polat, Mehmet Zeynel Keskin
Özet
Amaç: Lokalize Renal Hücreli Karsinomlu (RHK) hastalarda Psoas Kas İndeksi (PMI) ve İskelet Kas İndeksi (SMI) ile nüks ve mortalite riski arasındaki ilişkiyi belirlemeyi amaçladık.
Gereç ve Yöntemler: SMI ve PMI değerleri, L3 seviyesindeki kesitlerde kontrastsız bilgisayarlı tomografi (BT) ölçümlerinden elde edildi ve yüksekliğe göre normalize edildi. Genel sağkalım (OS) ve nükssüz sağkalım (RFS) dahil olmak üzere mevcut sağkalım verileri ameliyat sonrası takipte toplandı. Hastalık nüksü BT, manyetik rezonans görüntüleme veya kemik taramasında hastalığın radyografik kanıtı olarak tanımlanmıştır.
Bulgular: ROC analizinde, PMI için optimal kesim değeri sırasıyla erkek ve kadın hastalarda ≤ 5,1 cm²/m² ve ≤ 3,1 cm²/ m² iken, SMI için kesim değeri erkek ve kadın hastalarda ≤ 44 cm²/m² ve ≤ 30 cm²/m² idi. Çok değişkenli analizlerde, kadın cinsiyet, nüks, klinik T evresi ≥ T3b, patolojik T evresi ≥T3b ve PMI ve SMI’ye göre sarkopeni daha kötü OS ve RFS’nin bağımsız belirleyicileriydi (p<0,001). Kaplan-Meier analizinde, sarkopenisi olan ve olmayan hastalarda OS sırasıyla 74 vs 85 ay saptandı (p<0,001). RFS sarkopenisi olan hastalarda daha kısaydı (PMI: 76 vs 84, SMI: 74 vs 85 ay, her ikisi de p<0,001)
Sonuç: Lokalize RHK’li hastalarda sarkopeni daha erken nüks, daha kısa OS ve RFS ile ilişkiliydi. Sarkopenisi olan hastalar preoperatif evrelemede daha kötü prognoza sahipti.
Anahtar Kelimeler:iskelet kası indeksi, psoas kas indeksi, renal hücreli karsinom, sarkopeni
Özgün Araştırma
Vücut Dışı Şok Dalga Litotripsi Başarısızlığı Sonrası Retrograd İntrarenal Cerrahinin Zamanlaması Sonuçları Etkiler mi?
Özgür Arıkan, Ferhat Keser, Ayberk İplikçi, Özgür Kazan, Ahmet Keleş, İlkin Hamid-zada, Muhammet Talha Nuroğlu, Adnan Başaran, Meftun Çulpan, Asıf Yıldırım
Özet
Amaç: Bu çalışmanın amacı, ekstrakorporeal şok dalga litotripsi (SWL) sonrası retrograd intrarenal cerrahinin (RIRS) zamanlamasının böbrek taşı tedavi sonuçlarına etkisini belirlemektir.
Gereç ve Yöntemler: Bu retrospektif çalışmaya, 2020 ile 2024 yılları arasında en az iki başarısız SWL seansından sonra böbrek taşları için RIRS uygulanan 138 hasta dahil edildi. Hastalar SWL ile RIRS arasındaki zaman aralığına göre üç gruba ayrıldı: 7-14 gün (Grup 1), 15-22 gün (Grup 2) ve 23-30 gün (Grup 3). Demografik veriler, taş özellikleri, operasyon süresi, taşsızlık oranı ve komplikasyon oranları karşılaştırıldı.
Bulgular: Taşsızlık oranları üç grupta da benzerdi (Grup 1: %85,4, Grup 2: %84,8, Grup 3: %86,3, p=0,978). Gruplar arasında medyan ameliyat süresi (p=0,249), medyan hastanede kalış süresi (p=0,865), perioperatif komplikasyonlar (p=0,884) veya postoperatif komplikasyonlar (p=0,962) açısından istatistiksel anlamlı bir fark yoktu.
Sonuç: Başarısız SWL’den sonra RIRS zamanlamasının böbrek taşları için tedavi sonuçlarını önemli ölçüde etkilemediği görülmektedir. Bu bulgular SWL başarısızlığından sonra RIRS planlamada esnek olunabileceğini göstermektedir.
Anahtar Kelimeler: endoüroloji, ekstrakorporeal şok dalga litotripsi, retrograd intrarenal cerrahi, ürolitiyazis, zamanlama
Özgün Araştırma
Holmiyum Lazer Prostat Enükleasyonunun (HoLEP) Ürodinamik Parametrelere ve Mesane Fonksiyonuna Etkisi: Retrospektif Bir Analiz
Yunus Çolakoğlu, Çağrı Şevik, Emre Korkmaz, Metin Savun, Abdülmuttalip Şimşek
Özet
Amaç: Bu çalışma, Holmiyum Lazer Prostat Enükleasyonunun (HoLEP) benign prostat hiperplazisi (BPH) hastalarında ürodinamik parametreler ve mesane fonksiyonu üzerindeki etkisini değerlendirmeyi amaçlamaktadır.
Gereç ve Yöntemler: Üçüncü basamak bir sağlık merkezinde HoLEP uygulanan, ürodinamik olarak doğrulanmış BPH tanısı konmuş 44 hastanın retrospektif analizi yapıldı. Ameliyat öncesi ve 6 ay sonrası değerlendirmeler, Uluslararası Prostat Semptom Skoru (IPSS), üroflowmetri, idrar sonrası rezidüel hacim (PVR) ve detrüsör basıncı, maksimum akış hızı (Qmax), mesane çıkış obstrüksiyon indeksi (BOOI) ve detrüsör aşırı aktivitesini (DO) ölçen ürodinamik çalışmaları içermekteydi. İstatistiksel karşılaştırmalar eşleştirilmiş t-testleri, Wilcoxon işaretli sıralar testi ve McNemar testi ile yapıldı.
Bulgular: HoLEP sonrası IPSS (22,0 ± 7,0’den 6,1 ± 5,0’e, p<0,001), pollaküri (7,4 ± 1,5’ten 5,8 ± 1,2’ye, p=0,01), nokturi (3,2 ± 0,8’den 1,1 ± 0,5’e, p<0,001) ve PVR (175,0 ± 50,0’den 45,4 ± 15,0 mL’ye, p<0,001) anlamlı ölçüde azaldı. Qmax 6,8 ± 2,0’den 19,7 ± 4,5 mL/s’ye (p<0,001), maksimum mesane kapasitesi 180,0 ± 45,0’den 375,0 ± 75,0 mL’ye (p<0,001) ve maksimum sistometrik kapasite 280,0 ± 56,0’dan 415,0 ± 83,0 mL’ye (p<0,001) yükseldi. BOOI 75,9 ± 15,0’den -8,5 ± 5,0’e düştü (p<0,001). Zayıf mesane kompliyansı ve DO prevalansı azaldı (sırasıyla %13,6’dan %6,8’e, p=0,30; %25,0’den %11,3’e, p=0,10), ancak bu değişiklikler istatistiksel olarak anlamlı değildi.
Sonuç: HoLEP, özellikle karmaşık ürodinamik profillere sahip BPH hastalarında ürodinamik parametreleri ve mesane fonksiyonunu anlamlı ölçüde iyileştirir. Bu bulgular, HoLEP’in mesane çıkış obstrüksiyonunu gidermede ve alt üriner sistem semptomlarını iyileştirmede etkili bir tedavi olduğunu desteklerken, detrüsör aşırı aktivitesi ve mesane kompliyansı için potansiyel faydalar sunar.
Anahtar Kelimeler: alt üriner sistem semptomları, BPH, HoLEP, ürodinamik parametre
Özgün Araştırma
Retrograd İntrarenal Cerrahi Yapılan Geriatrik Hastalarda Spinal ve Genel Anestezi Sonuçlarının Karşılaştırılması
Demirhan Örsan Demir, Salih Bürlükkara, Turgay Kaçan, Ali Kaan Yıldız, Yusuf Gökkurt, Ömer Furkan Erbay, Tolga Karakan
Özet
Amaç: Bu çalışma 65 yaş üstü hastalarda spinal anestezinin (SA) retrograd intrarenal cerrahi’ de (RIRS) uygulanabilirliğini araştırmayı ve ayrıca spinal ve genel anestezi (GA) tekniklerinin postoperatif ağrı üzerine etkinliğini karşılaştırmayı amaçlamaktadır.
Gereç ve Yöntemler: RIRS uygulanan 281 hastanın retrospektif incelemesi yapıldı. Hastalar SA uygulanan (Grup 1) ve GA uygulananlar (Grup 2) olmak üzere 2 gruba ayrıldı. Grupların perioperatif ve postoperatif RIRS sonuçları ve komplikasyon oranları karşılaştırıldı. Ayrıca Vizüel Analog Scale (VAS) kullanılarak postoperatif erken ve geç dönem ağrı düzeyleri karşılaştırıldı.
Bulgular: SA uygulanan Grup 1 166 hastadan, GA uygulanan Grup 2 115 hastadan oluşuyordu. Grupların demografik verileri ve taş özellikleri benzer olarak bulundu. Her 2 anestezi tekniğinde modifiye Clavien-Dindo komplikasyon oranları benzerdi. Gruplar arasında operasyon süresi (p = 0,344) ve hastanede yatış süresi (p = 0,876) açısından fark gözlenmedi. Grup 1’ de erken dönem ortalama VAS skoru 2,26 ± 0,99 iken Grup 2’ de 3,58 ± 1,13 olarak bulundu ve aradaki fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p < 0,001). Geç dönem VAS skorları arasında istatistiksel anlamlı fark gözlenmedi (p = 0,362). Grup 1’ deki hastaların %10,24’ ünde postoperatif analjezi ihtiyacı olurken, Grup 2’ deki hastaların %27,82 ‘sinin postoperatif analjezi ihtiyacı olmuştur ve aradaki fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p < 0,001).
Sonuç: Spinal anestezi postoperatif ağrı kontrolünde olumlu sonuçlar vermesi ve hastaları genel anestezinin olası bazı morbidetelerinden koruması nedeniyle RIRS yapılacak geriatrik hastalarda genel anesteziye alternatif bir teknik olabilir.
Anahtar Kelimeler: genel anestezi, postoperatif ağrı, rejyonel anestezi, spinal anestezi
Özgün Araştırma
Üreterolitotripsi Sonrası Distal Üreter Taşlarında Taş Fragmanlarının Çıkarılması İçin Flush-out Tekniği Ve Basketin Karşılaştırılması: Prospektif Randomize Çalışma
Metin Savun, Ertuğrul Arıkız, Harun Özdemir, Emin Taha Keskin, Murat Şahan, Halil Lutfi Canat
Özet
Amaç: Bu prospektif, randomize çalışmada, distal üreter taşı olan hastalarda semi-rigid üreteroskopi sırasında taş fragmanlarının çıkarılması için basket ve flush-out tekniği karşılaştırılmıştır.
Gereç ve Yöntemler: Distal üreter taşı olan 84 hasta eşit olarak iki gruba ayrıldı. Grup 1’e nitinol basket kullanılarak taş çıkarma işlemi uygulanırken, Grup 2’ye irrigasyon basıncıyla üreteroskopun geri çekilmesi yoluyla pasif olarak taş fragmanlarının çıkarılmasını içeren flush-out tekniği uygulandı. Demografik veriler, taş özellikleri, operasyon sonuçları ve komplikasyon oranları kaydedildi.
Bulgular: Demografik veriler ve taş özellikleri iki grup arasında benzerdi. Grup 2, Grup 1’e kıyasla anlamlı derecede daha kısa median operasyon süresi (30’a karşı 45 dakika, p=0,020) ve taş çıkarma süresi (1’e karşı 10 dakika, p=0,001) gösterdi. Ameliyat sonrası birinci gündeki taşsızlık oranları gruplar arasında benzerdi (%97,6’ya karşı %100, p=1,000). Ameliyat sırasında ve sonrasındaki komplikasyon oranları benzerdi ve Satava, Clavien-Dindo sınıflandırmalarının dağılımında anlamlı bir fark yoktu.
Sonuç: Flush-out tekniği, distal üreter taşları için basket yöntemine güvenli ve etkili bir alternatif olup, daha kısa ameliyat süresi ve taş çıkarma süreleri ile karşılaştırılabilir klinik sonuçlar sunmaktadır. Basitliği ve uygun maliyeti, özellikle yüksek hacimli ve sınırlı kaynaklara sahip kliniklerde günlük üroloji pratiğinde daha yaygın bir şekilde uygulanmasını destekleyebilir.
Anahtar Kelimeler: cerrahi aletler, lazer litotripsi, üreteral taşlar, üreteroskopi
Özgün Araştırma
Uzun Süreli Üriner Sonda Kullanan Yüksek Riskli Yaşlı Hastalarda Rezum Tedavisinin Klinik Sonuçları: Retrospektif Bir Çalışma
Ali Egemen Avcı, Basri Cakıroglu
Özet
Amaç: Bu çalışmanın amacı, Amerikan Anesteziyologlar Derneği (ASA) skorları 3–4 olan uzun süreli üriner kateter kullanımı ve yüksek anestezi riski bulunan yaşlı erkek hastalarda Rezum su buharı tedavisinin etkinliğini ve güvenliğini değerlendirmektir.
Gereç ve Yöntemler: Ocak–Aralık 2023 tarihleri arasında Rezum tedavisi uygulanan, ASA skoru 3–4 olan ve kalıcı üriner kateter kullanan 15 yaşlı erkek hasta retrospektif olarak analiz edildi. Tedavi sonrası 1. ve 6. aylarda Uluslararası Prostat Semptom Skoru (IPSS), yaşam kalitesi (QoL), prostat hacmi (PV) ve işeme sonrası artık idrar hacmi (PVR) değerlendirildi. Sondanın çekilme süresi de kaydedildi.
Bulgular: Ortalama yaşı 83,2 yıl olan 15 yaşlı erkek hasta çalışmaya dahil edildi. Sonda çıkarma işlemi ortalama 21 ± 4,5 gün sonra denendi. On üç hasta sondasız idrar yapmayı başardı, ancak iki hastada akut üriner retansiyon gelişti ve tekrar sondalanmaları gerekti. Bu hastalarda sonda en az 14 gün daha tutuldu. Üçüncü ayın sonunda tüm hastalar sonda bağımsızlığına ulaşmıştı.
Tedavi sonrası 1. ayda ortalama IPSS skoru 20,07 ± 1,62 iken, 6. ayda 18,13 ± 1,51’e düştü. QoL skorları 1. ayda 3,33 ± 0,49’dan 6. ayda 3,67 ± 0,49’a yükseldi. PVR, başlangıçta 136,7 ± 53,7 mL iken 6. ayda 92,0 ± 33,4 mL’ye düştü. Prostat hacmi ise 91,07 ± 18,7 mL’den 65,27 ± 13,4 mL’ye geriledi. Clavien-Dindo ≥2 düzeyinde hiçbir komplikasyon gözlenmedi. Sonuç:Rezum tedavisi, konvansiyonel cerrahi müdahalelere uygun olmayan kalıcı sondalı yüksek riskli yaşlı erkek hastalar için güvenli ve etkili bir minimal invaziv tedavi seçeneği olarak görünmektedir.
Anahtar Kelimeler: ASA skoru, benign prostat hiperplazisi, minimal invaziv tedavi, Rezum, üriner kateter
Özgün Araştırma
YouTube’daki Laparoskopik Radikal Nefrektomi Videolarının LAP-VEGaS Kriterleri Kullanılarak Değerlendirilmesi: Kesitsel Bir Analiz
Resul Sobay, Hasan Samet Güngör, Abdurrahman İnkaya, Murat Beyatlı, Mehmet Umut Evci, Ahmet Tahra, Eyüp Veli Küçük
Özet
Amaç: YouTube cerrahi eğitimde giderek artan önemde bir platform haline gelmiştir, ancak laparoskopik cerrahi videolarının kalitesi değişkendir. LAParoscopic surgery Video Educational GuidelineS (LAP-VEGaS) cerrahi video kalitesini değerlendirmek için standart bir çerçeve sağlar.
Gereç ve Yöntem: YouTube’da ilgili arama terimleri kullanılarak sistematik arama yapıldı. İngilizce açıklamalı laparoskopik radikal nefrektomi videoları dahil edildi. Her video 9 maddelik LAP-VEGaS temel kontrol listesi kullanılarak değerlendirildi.
Bulgular: Yirmi bir video dahil edildi. Ortalama LAP-VEGaS skoru 9.14±3.72 (aralık 3-16) idi. Videolar 11 farklı ülke kaynaklıydı, Hindistan %38.1 (n=8) katkı sağladı. Popülerlik metrikleri ile eğitimsel kalite arasında anlamlı korelasyon bulunmadı (p>0.05).
Sonuç: YouTube’daki laparoskopik radikal nefrektomi videoları orta düzeyde eğitimsel kalite göstermektedir. Popülerlik ve eğitimsel değer arasındaki bağlantısızlık, cerrahi eğitimde kalite değerlendirme araçlarının gerekliliğini vurgulamaktadır.
Anahtar Kelimeler: laparoskopik cerrahi, LAP- VEGaS, nefrektomi, video kalite değerlendirmesi, YouTube
Olgu Sunumu
Malekot Kateter Kırığına Bağlı Retroperitoneal Yabancı Cisim: Nadir Bir Olgu Sunumu
Hakan Tekinaslan, Sacit Nuri Görgel, Yiğit Akın
Özet
Perkütan nefrolitotomi (PNL), büyük ve komplike böbrek taşlarının tedavisinde yaygın olarak kullanılan minimal invaziv bir cerrahi yöntemdir. İşlem sonrası yerleştirilen nefrostomi kateterleri drenaj ve hemostaz açısından önemli olmakla birlikte, nadiren ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Bu yazıda, PNL sonrası Malecot nefrostomi kateterinin distal parçasının fragmante olarak retroperitoneal alanda kaldığı ve açık cerrahi ile çıkarıldığı nadir bir olgu sunulmuştur.
Anahtar Kelimeler: komplikasyon, nefrostomi kateteri, perkütan nefrolitotomi, yabancı cisim